Geçmiş zamanlardan birinde, bir yerdeki topluluğun, şifacı ve büyücü diye adlandırdığı bir adam varmış. Adamın kendine söylediği sıfatlar değilmiş oysa bunlar. Onun tel yaptığı, kendini anlamaya ve şifalanmaya çalışmakmış. Topluluk kulaktan kulağa yaymış ve karar vermiş bir kere öyle olduğuna. Adam bir şey demeden devam ediyormuş kendi şifasını aramaya. Bir gün yine çalışırken bir resim çizmiş mağarasının duvarına. Kırmızı bir tebeşir ile, bir daire ve ortasına bir dikdörtgen. Topluluk bu durur mu, girmişler gizlice mağaraya, bakmışlar resme ve “Bulduk” demişler sevinçle, “Sırrını bulduk”. Sonra onlarda aynı resmi çizmeye başlamış şifa için ve şüphesiz bir keskinlikle “Budur” demişler.
Jung’un kitaplarında yer verdiği bu hikayeyi özetleyerek hatırlamak ve hatırlatmak istedim. Sırlarla, bilgilerle, kişisel gelişimle ilgili kıssadan hisse…
Her daim, hiçbir öğretiye, hiçbir ekole kamp kurmadan, heybemize alıp yolda olmaya…Sadece hakikatin peşinde ve kendi yolumuzda… Kim ki “Bundan öte gerçek yoktur” der, hakikatin bir parçasını kendi algılayabildiği kadar çerçevelemiştir sadece. Tıpkı adamın mağaranın duvarına çizdiği resmi ezberleyip sırrı çerçeveleyen topluluk gibi…
#kişiselgelişim #farkındalık #hayatınsırrı #hakikat